Evrenin Dışına Dair Mitolojik ve Fantastik Modellerin Envanteri
Evrenin sınırlarının olup olmadığı sorusu modern fizik içinde tanımsızdır. Bu nedenle kültürel ve mitolojik sistemlerde bu soruya verilen yanıtlar, açıklayıcı modellerin temelini oluşturur. Bu bölümde farklı uygarlık ve düşünce geleneklerinde evrenin dışına dair oluşturulmuş yapılar incelenir.
Kozmik yumurta modeli
Bu modelde evren bütün varlığın iç kabuğudur. Dış kısım mutlak kaos olarak tanımlanır. Kaos, biçimsiz ve kuralsız bir alan değildir; kendi içinde henüz ayrışmamış potansiyellerden oluşan bir tabaka olarak ele alınır. Bu tabaka zaman içinde belirli bir düzen kazandığında yumurtanın iç kısmı genişler. Bu anlatım çeşitli mitlerde kozmogonik şema olarak kullanılır.

Dev organizma modeli
Bu yaklaşımda evren yaşayan bir varlığın iç hacmiyle özdeş kabul edilir. Yıldız kümeleri organ işlevlerini, galaksiler dokuları temsil eder. Evrenin dışı bu organizmanın dış yüzeyidir. Bu yüzeyde zaman işleyişi farklıdır ve bu nedenle iç ve dış arasında eşzamanlılık bulunmaz. Bazı geleneklerde bu dış yüzeyin dokunsal veya titreşimsel bir katman olduğu düşünülür.

Döngüsel matruşka evrenleri
Bu modelde her evren daha büyük bir evrenin içindeki katman görevi görür. Her dış katmanda fiziksel yasalar farklılaşır. Bu dizilim teorik olarak sonludur veya sonsuza gider. Katmanlar arası ilişki doğrudan değildir; bir katmanın genişlemesi dış katmanda yalnızca düşük yoğunluklu bir salınım olarak algılanır.
Bilinç alanı modeli
Bu yaklaşımda evren maddi bir oluşum değil, daha geniş bir bilinç alanının içsel yansımasıdır. Evrenin dışı bilincin ham tabakasıdır. Bu tabaka ayrışmamış bir düşünce alanı olarak nitelendirilir. İçerideki oluşumlar bu alanın çeşitli yoğunluk ve titreşimlerdeki düzenlenmelerinden meydana gelir. Bu model bazı metafizik sistemlerin temel unsurudur.

Fantastik çoklu boyut modelleri
Bu yaklaşımda evren belirli bir boyut dizisinin sadece bir dilimidir. Dış bölgede geçitler, tanrısal mekânlar veya formların temellendiği ilk katmanlar bulunur. Her boyut kendi iç mekaniğine sahiptir ve üst katmanlar alt katmanları etkiler fakat alt katmanlar üst katmanlarda değişiklik yapamaz.
Tolkien benzeri kapalı kozmos modeli
Bu modelde evren kapalı bir yapı olarak kabul edilir ve dış bölgede yalnızca özel varlıkların erişebildiği alanlar bulunur. Dış bölge mutlak sıradanlıktan değil, sıradan varlıkların algısına kapalı olmaktan oluşur. İç evrenin formu dış dünyadaki düzenleyici varlıkların iradesiyle belirlenir.

Saf yokluk modeli
Bu yaklaşımda evrenin dışında hiçbir şey olmadığı değil, “dışarısı” kavramının anlam taşımadığı kabul edilir. Bu modelde yokluk tanımlanabilir değildir. Evren dışında bulunmayan şey boşluk değil, tanımın kendisidir. Bu nedenle evren içi ilişkiler evrene dışsal bir referansa ihtiyaç duymaz.
Simülasyon benzeri yapılar
Bu yaklaşımda evren geniş bir hesaplama ortamının uzun süreli bir işlevidir. Dış bölge bu işlemin gerçekleştiği üst düzey yapısal tabakadır. İçerideki zaman kavramı bu dış tabakada karşılık bulmaz. Bu nedenle dış alan ile iç alan arasında doğrudan nedensel ilişki kurulamaz.

Kolektif hayal alanı modeli
Bu yaklaşımda evren bilinçli varlıkların ortak hayal çerçevesinin iç içe geçmiş ürünüdür. Dış bölge bu ortak alanın eşiğidir. Bu eşikte varlık ve yokluk ayrımı bulunmaz. Evren, bu kolektif alanın istikrar kazanmış kısmı olarak kabul edilir.
Evrenin dışında ne olduğuna dair kültürel, mitolojik ve fantastik tüm modeller, kendi iç tutarlılığı içinde kapsayıcı açıklama şemaları sunar. Bu açıklamaların her biri gerçekliğin doğasına ilişkin ayrı bir anlatı geliştirir. Bu modeller modern fizik tarafından tanımlanmamış alanlara dair spekülatif nitelikli çerçeveler oluşturur.
Bu ilk bölümde evrenin dışına dair mitolojik ve sembolik modellerin kapılarını araladık. Her anlatı, gerçekliği yorumlamak için kendi içinden bir yol açtı ve bu yolların hiçbiri diğerini dışlamadı. Şimdi daha derine, bu mitlerin kökenine ve insan zihninin neden böyle yapılar ürettiğine doğru ilerleme zamanı. Bir sonraki bölümde bu hikayelerin arketipsel temelini inceleyeceğiz ve evreni anlamaya çalışan insanlığın ortak imgelemine biraz daha yaklaşacağız.
İnsan zihni bilgiye ulaşmadan çok önce anlam arıyordu. Mitler bu arayışın ilk düzenleme biçimleriydi. Göz yukarıya baktı ve sessiz bir boşluk görmedi; ilişkiler, niyetler, güçler gördü. Gök gürültüsü yalnızca atmosferdi ama kulak onu bir mesaj gibi işledi. Yıldızlar yalnızca uzak plazma kütleleriydi ama hafıza onları bir harita gibi tutmayı seçti. Mitoloji böyle oluştu: dış gerçekliğin değil, zihnin kendi düzenleme mekanizmasının bir yansıması. İnsan, anlamı ölçemediği yerde üretti. Bu üretim ne yanlışlık ne de yanılgıydı; yalnızca zihnin ham veriyi işleme biçimi.



