Rehber Öğrt. İrem Bulut’un ergenlik dönemi ve toplumsal uyum sorunlarına odaklanan bu makalesinde insan yaşamındaki kritik aşamalardan biri olan ergenlik dönemini ve genç bireylerin toplumsal uyum sorunlarını detaylı bir şekilde ele almaktadır.
Ergenlik dönemi, insan yaşamındaki kritik aşamalardan biridir ve genç bireyler için bir dizi zorluk içerebilir. Biyolojik ve psikolojik değişimlerin yanı sıra, aile, okul ve arkadaş çevresinde yaşanan toplumsal sorunlar da eklenerek, bu dönem gençler için zorlu bir süreç haline gelebilir.
Sağlıklı ilişkilerin oluşturduğu bir toplumun kurulabilmesi ve ergenlik döneminde yaşanan sıkıntıların “geçici dönemsel sorunlar” olarak kalabilmesi için, bu sorunların gençlere en az zarar veren şekilde çözülmesi önemlidir. Bu çözüm sürecinde, ilk psikososyal ilişki ve uyumlar ergen bireyin aile içinde kurduğu ilişkiler ile başladığından başta aile olmak üzere toplumsal çevrenin sağladığı destek kritik bir rol oynamaktadır.
Ergenlik döneminin başlamasıyla zamanla büyüyen ve dış dünya ile daha fazla etkileşime giren bireyin toplum içinde de yeni uyum stratejileri edinerek toplumsal yapı içerisinde yaşadığı değişimlere ayak uydurması beklenir. Her yeni çevreye adım atıldığında ve yeni insanlar ya da olaylarla karşılaşıldığında bu toplumsal yaşamda bir tepkiye neden olur ve buna uyum sağlamak için gerekli adımlar atılmalıdır.
Uyum durağan değil dinamik bir süreçtir ve bireyin çevresindeki değişikliklere verdiği tepkilerle sağlanır. Uyum sadece çevrenin ve toplumun beklentilerine uygun davranışlar geliştirme olarak düşünülmemelidir. Çünkü bireyin biyolojik, psikolojik, toplumsal yaşamı iç içe geçmiş ve sürekli etkileşim halinde olan unsurlardan oluşur. Bu unsurların birbirleri ile düzenli bir ilişki sistemi içinde şekillenmesiyle oluşan düzenli işleyişi uyum olarak adlandırabiliriz.
Ergen bireyin toplumsal uyumuna etki eden faktörler aile yapısı ve aile yaşantısına ek, ergenlikte bağlılığın arttığı arkadaş çevresi, okul çevresi ve günümüzde popülerliğini arttırmış olan sosyal medya, içinde bulunulan toplumun gelenekleri örnek verilebilir.
Ergenlik; biyolojik değişimler, daha derin düşünme becerilerinin ortaya çıkması, bireyin toplumda yeni roller üstlenmesiyle üç temel özellik ile kendini gösteren ayrıcalıklı bir dönemdir. Her bireyin özel bir varlık olduğunu ve kendine özgü farklı yeteneklerle dünyaya geldiğini unutmamak gerekir.
Doğuştan getirdiği yetenekleri geliştirmesi ve sergileyebilecek bir ortam bulup sergilemesi durumunda birey hem kendi içsel dengesini bulur hem de toplum ile sağlıklı ilişkiler kurabilir. Gencin kendine güven ve başkalarına saygı duygusunun gelişiminde anne babanın birbirleriyle kurduğu ilişki ve ergenle olan ilişkisi önemli rol oynar.
Ergenin ego güçlendirmesi, kişiliğinin sınırlarını çizmesi ve kendilik duygusunu geliştirmesi için büyüklere ihtiyacı vardır. Yaşamının erken döneminden itibaren anne babasıyla sorunlarını konuşabilecek şekilde yetiştirilen bireyde ergenlik dönemi sorunlarının görülmesi daha az olacaktır.
Anne babaların temelde dikkat etmeleri gereken tutum ve davranışlara; sorumluluk almayı öğretmek, öz disiplin ve öz saygı bilincini çocuklara aşılamak, aile içindeki karar alma süreçlerine çocukların da katılımını sağlamak, kurallar ve sınırlar koymak ve bunların uygulanmasında tutarlı bir yaklaşım benimsemek, aşırı kontrolcü ya da aşırı özgürlükçü tavırdan kaçınmak, ergenin kişiliğine zarar verebilecek sert söylemlerden uzak durmak, dinlemek örnek verilebilir.
Ancak bu olanaklardan bazıları eksikse bireyin yaşamında birtakım uyumsuzluklar baş gösterebilir. Genç bireyler, davranışlarına rehberlik edecek değerleri öğrenme ve toplumsal sorumluluklarını saptama ve algılama konusunda yardıma ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyacı karşılayan ve ergenlik dönemindeki gençlerin yaşamında etkili olan temel ve ilk toplumsal kurum ailedir.
Sağlıklı ilişkilerin bulunduğu ve işlevli ailelerde çocuk ve gençlerin çevreleriyle olumlu ilişkiler kurması, kendisine güvenmesi ve çevresine saygı göstermesi, toplumda daha başarılı bireyler olmaları beklenir. Ancak sağlıksız ilişkilerin bulunduğu ve işlevsiz ailelerde, bireyler ve toplum açısından bir dizi sorunlu yapı ortaya çıkabilir.
Örneğin, anne ve babanın alkol ya da madde kullanımı, ailenin bölünmüş yapısı, ihtiyacı olan ilgi ve destekten mahrum kalmış çocuklar, çevresinden ilgi çekme çalışmalarına ve aile içinde göremedikleri sevgi ve ilgi ihtiyacını arkadaş grupları ile telafi etmeye yönelik olumsuz faaliyetlere girmelerine yol açabilir. Bu faaliyetler arasında şiddet olaylarına katılım, alkol- madde kullanımı, hırsızlık, cinsel taciz olayları gibi durumlar yer alabilir.
Ergenlik döneminde çevre ile kurulan tüm ilişkiler gençlerin duygusal dünyasına dayanmaktadır. Ergenlik dönemi, işin içinde duygusal yoğunluk da olduğundan kolay inanma, hızlı bağlanma, çabuk sevme ve kolayca kopma gibi özellikler içerir. Bu süreç boyunca bir yandan yetişkinliğe özenme ve yetişkin olmaya istek görülürken diğer yandan kendisinin de yetişkinlerle aynı düşünce düzeyine sahip olduğuna inanma eğilimindedir.
Toplum içinde artan sorumluluklarından kaçma eğiliminde olup aynı zamanda da yeni sorumluluklar edinmek isterler. Ergenlerin yaşadığı bu karmaşık ve zaman zaman tutarsız hislerin doğurduğu huzursuzluk temelde yetersizlik ve güçsüzlük duygularından kaynaklanır. Çocukluk ile bağlantılarını koparma arzusu içindedirler. İçinde bulundukları gruplarda ve toplumda öne çıkmak, kabul görmek ve aile baskısı olarak nitelendirdikleri durumdan kurtulmayı hedeflerler.
Ergenlik döneminde toplumsal uyum sorunları genç bireylerin kimlik bulma sürecinde karmaşıklıklar yaratabilir. Bu bağlamda empati ve iletişim üzerinde odaklanan destek sistemlerinin oluşturulması dalgalı bir ergenlik dönemi için sağlıklı bir toplumsal uyum sürecinin temelini oluşturur. Bu sayede genç bireylerim içsel dengelerine ve dış dünya ile uyumlarına katkıda bulunarak toplumda yer edinme süreçlerinin daha sağlıklı olmasına yardımcı olabiliriz.
Rehber Öğrt. İrem Bulut